23 Nisan 2011 Cumartesi

Amnistia (Genel Af)


1 Ocak 1994 Zapatista isyani sonrasi, Subcomandante Marcos'un 16 Ocak 1994 tarihinde Meksika Devlet Baskani Salinas'in Zapatistalarin ozur dilemeleri gerektigini soyledikten sonra yayinladigi bildiri:

Neden bagislanmamiz gerekiyor? Ne icin bagislanacagiz? Acliktan olmedigimiz icin mi bagislanmaliyiz? Sefaleti sessizlik icinde kabullenmedigimiz icin mi bagislanmaliyiz? Asagilanma ve yalniz birakilmanin tarihsel yukunu alcakgonullu bir bicimde kabullenmedigimiz icin mi bagislanmaliyiz? Tum yollarin tikandigini gordugumuzde silahlanip isyan ettigimiz icin mi bagislanmaliyiz? Tairhteki en absurd ve baskici Chiapas'in ceza yasasina aldiris etmedigimiz icin mi bagislanmaliyiz? Ulkenin geri kalanina ve dunyaya, dunyanin en yoksul halklari arasinda bile hala insan onurunun varoldugunu gosterdigimiz icin mi bagislanmaliyiz? Isyanimizi baslatmadan once dikkatle hazirlandigimiz icin mi bagislanmaliyiz? Savasa ok ve yay yerine gercek silahlar getirdigimiz icin mi yoksa? Meksika halkini onlara ait olan tum araclarla mucadeleye cagirdigimiz icin mi? Ozgurluk, demokrasi ve adalet icin savastigimiz icin mi? Daha onceki gerilla ordularinin izinden gitmedigimiz icin mi? Teslim olmadigimiz icin mi bagislanmaliyiz? Yoksa kendimizi satmadigimiz icin mi? 

Kimden bagislanmayi dilemeliyiz, kim kabul edecek affimizi? Biz olumle yatip kalkarken, nihayet korkmaktan vazgectigimizde, bolluk icindeki masalarinda karinlarini tika basa dolduranlardan mi? Ceplerimizi ve ruhlarimizi bos vaatlerle dolduranlardan mi?

Yoksa olulerden mi ozur dilemeliyiz, kendi olulerimizden; "dogal" olumlerle olen, yani kizamik, bogmaca, atesten, kolera, tufus,mono, tetanoz, zaturre, malarya ve diger sevimli hastaliklar olan mide ve solunum yollari rahatsizliklarindan "dogal sebeplerle" olenlerden mi? Olulerimiz, son derece olu olanlarimiz, hic kimse hicbir sey apmadigi icin en demokratik olenlerimiz, kimse onlari saymadan, hesaba katmadan, kimse yeter demeden olup gidenlerimiz, en azindan olumlerine anlam katabilecegimiz olulerimiz, tum zamanlarin en olu olulerimiz ve nihayet yeniden dogmak icin olenlerimiz....

Bizim kendi kendimizi yonetme hak ve kapasitemizi inkar edenlerden mi bagislanmayi dilemeliyiz? Bizim geleneklerimize ve kulturumuze saygi duymayan, bizden varligini ve ahlaki tabanini kabul etmedigimiz bir kanuna uymamizi bekleyenlerden mi? Bizi ezen, iskence yapan, katleden, o vahim toprak isteme sucundan dolayi bizi yokeden... Kucuk veya buyuk degil, sadece bir parca toprak icin, uzerinde midelerimizi doldurarak bir seyler yetistirebilecegimiz toprak icin...

Kimden bagislanmayi dilemeliyiz, kim kabul edecek affimizi?

19 Nisan 2011 Salı

Futbol Asla Sadece Futbol Degildir



Futbol bir dinse bu onun kutsal kitabidir. Dunya’nin tartismasiz en cok ilgi ceken sporu olan futbolu, Simon Kuper daha once kimsenin betimlemedigi sekilde yeryuzunu karis karis gezerek gozlemlerini aktarmistir. Futbolun futbol olmaktan ziyade bir baskaldiri, aidiyet, mutluluk, tutku gibi cok guclu duygu ve hareketleri barindirdigini tum ciplakligiyla gostermistir.

Dunyanin cesitli cografyalarinda futbola yuklenen anlamlar da farkli. Ilk etapta Rusya’yla baslamak gerekirse SSCB zamaninda futbol bir isyanin ve sisteme baskaldiri anlamini tasimaktaydi. Erivan Ararat Ermenistan Sovyeti’nin takimiydi. SSCB icindeki ligde cok basarili sonuclar almaktaydi. Yonetimden bikmis olan halk her gaibiyetten sonra sokaklara dokulur, kendilerine belledikleri ulusal marslari okur ve bayraklarini sokaklarda sallarlardi.

Hatta herkesin animsayacagi gibi Zvonomir Boban Dinamo Zagreb formasi giyerken Kizilyildiz’a karsi bir macta polise attigi tekmeyle bir anda ulusal kahraman olmustur. O mactan sonra Hirvatlarin Yugoslavya’dan ayrilma sureci hizlanmisti. Zagreb taraftarlari Kotu Mavi Cocuklar adinda orgutleriyle Sirplarla savasmislardi. Bir isyanin baslangicini olusturmustu.

Katalanlar General Franco doneminde cok zorlu gunler gecirmislerdi. Her sey yasaklanmis ve Ispanyol olduklari bilinci asilanmaya cabalanmaktaydi. Barcelona kenti Katalunya bolgesinde bulunmakta, sehrin takimi adeta ulusal bir sembol halindedir. Sokaklarda zulme karsi koyamayan halk kendini Camp Nou’da ifade etmekte, yillarin getirdigi aciyi stadin her bir karesinde haykirmaktadirlar. Yasak olan Katalunya bayraklari sallanmakta yuzbin kisi ayni amac icin sarkilar soylemektedirler. Franco’nun takimi Real Madrid’e karsi maclarinda, General’e soyleyemediklerinin acisini futbolculardan cikarmaktaydilar. Sanki ulusal mucadele veriyorlardi Real maclarinda.

Barcelona kulubune baskan olan Katalunya bolgesinin en onemli insani haline donusebiliyordu. Futbolun ve onun mabedi Camp Nou’nun Katalanlar uzerindeki etkisi o kadar buyuktu ki kazanilan ilk Avrupa Kupasi’ndan sonra Baskan Nunez Ispanya hukumetine acik acik ayrilacagiz demistir. Katalanlar stadta tam bir milliyetci kimlige burunseler de ilk once Katalaniz sonra Ispanyoluz fikrinde birlesmislerdir. Futbol ulusal kimlik mucadelesinde de en onde.

Iskocya’da futbolun hakimi Glasgow sehrinin iki takimdir. Celtic ile sehrin dogusunda bulunan Rangers arasinda ezeli bir rekabet bulunmaktadir. Bu rekabetin altinda mezhepsel ve siyasi farkliliklar yatmaktadir. Celtic taraftarlari Katolik ve Rangers taraftarlari Protestan mezhebinden olusmaktadir. Ayrica Rangers taraftarlari sermaye sahibi patronlardan Celtic taraftarlari da isci sinifindan meydana gelmektedir. Rekabet ayni zamanda sinif savasimina da donusmustur. Takimlar yillar boyunca kendi mezhebinden olmayan oyunculari oynatmamis en sonunda Celtic bunu kirmistir. Birbirini icerisindeki celiski o kadar fazladir ki cogu zaman birbirlerini oldurmektedirler.

Afrika kitasi sakinleri hep ikinci hatta ucuncu sinif vatandas muamelesi gormuslerdir. Her zaman irkci davranislara maruz kalmislardir. Emperyalist devletler onlarin isgucunu, yeralti kaynaklarini, bedenlerini kisaca her seylerini somurmuslerdir. Ilk defa 1934’te Misir Dunya Kupasina katilmistir ancak modern Afrika Dunya Kupasi tarihi 1970’te Fas ile baslamistir. O tarihten Kamerun’un Roger Milla’nin efsane oldugu 1990 Dunya Kupasi’na kadar her zaman averaj takimi olarak gorulmusler ve alaylara konu olmustur siyahiler. Ulkelerinin en iyi futbolculari Avrupa’da alt liglerde oynamakta ve burada da takim arkadaslarindan surekli irkci davranislar gormekteydiler. Kendilerini futbolla anlatmaya cabalayan Afrikalilar hor gorulmeme yolunda da buyuk asama gostermislerdir. Nelson Mandela’dan sonra Roger Milla’nin en cok taninan Afrikali olmasina sasmamali.

Arjantin’de fasist cuntanin darbe yapmasindan sonra halki “uyutmak” icin Dunya Kupasi’ni ulkelerine getirmisler ve ulusal takimin basari kazanmasi icin buyuk sermayeler harcamislardir. Generaller topluma fasistlere ozgu basit bir acidan bakiyorlardi. Onlara gore, bir ulkenin guclu ve ulusal butunluk icinde olmasi gerekirdi. Eger butun insanlar hep bir agizdan bagiriyorlarsa ulke gucludur ve halki bir butundur. Insanlari bu denli mutlu hale getirmenin tek yolu zaferler elde etmektir.

Politikalar gelip gecicidir ama futbol hep vardir. Futbol en az silahli kuvvetler ve din kadar ebedidir.

Insanlari bu denli birlestiren, acilarindan arindiran, “afyon” islemi goren, yasama sevinci ve hayata isyan katan baska bir oldu yok. Kimi icin ulusal baskaldiri kimi icin kendini ispat cabasi kimi icin ise aidiyet duygusu. Bu yuzden futbol asla sadece futbol degildir.

15 Nisan 2011 Cuma

Entelektuel


 Unlu fizikci Albert Einstein, nukleer enerjinin askeri ve baska stratejik amaclarla kullanilmasina karsi tavir aldiginda, gercek bir entellektuel tavri sergilemis oluyordu. Onu, ayni tavri gostermeyen meslektaslarindan ayiran ve entelektuel yapan, sahip oldugu bilimsel bilgi degil, toplumsal, insani, evrensel sorunlar karsisinda aldigi tavirdir.

Marx Feuerbach uzerine 11. tezinde 'Filozoflar simdiye kadar dunyayi aciklamaya calisti; ancak artik degistirmeliler' diyerek entelektuel kimligin ne oldugunu apacik ortaya koymustur.

Son zamanlarda entelektuel olarak ortaya cikan bir cok sahsin iktidar yardakciligi yapmaktan baska bir halta yaramadiklari gorulmekte. Entelektuel herseyden once iktidarin aygitlarina karsi her daim mucadele icinde olmalidir. 

3 Aralık 2010 Cuma

Notlar 1 - Bekaret Uzerine

Modern insanin evrimlesip toplum yasamina adapte olmasi ve alet yapabilme yetenegini kazanmasiyla beraber zebellak gibi uzerimize cokmus bir sorunla yuzyillardan beri ugrasmaktayiz: Bekaret. Caglari atlatsak da, kadinlarin cadi suclamasiyla yakildigi tarihten bilim tarihine gelsek de kaybetmedigimiz bir olgudur bekaret.Eski usul fasistlik zulum bitmis, postmodern fasizm baslamistir. Ataerkil toplumun sonucu, iktidar sevdasinin elzem ihtiyacidir. Kadin uzerinden yuruyen bu beklenti modern(!) ya da bizim gibi gelenekselligin tavan yaptigi, batil inanclara sahip, yobazlasmis ulkelerde cok keskin bir bicimde kendini gostermektedir.

Kadim dinlerin ortaya cikisiyla beraber, gokten indigine inanilan dunyevi bilgilerle insanligin toplum yasantisina yon vermeye calisanlar, ahlaksizligin ve yoldan cikmisligin buyuk gunahlarindan biri olarak saydigi cinsel birlesmenin kadina yonelik en buyuk baskisini her daim gostermislerdir. Aklima ozellikle bu durumun neden olabilecegi uzerine bazi sorular geliyor. Bir erkek yahut kadin neden kutsal(!) evlilikten once olabilecek bir dunyadan kopma haline bu kadar onem verir? Mantikli gelen iki neden var. Birincisi artik apacilerin bile agzina dusmus(ya da vazgectim o kadar dusmedi) mahalle yani toplum baskisi.

Biz ki ilk gecenin sonunda kanli carsafi yedi duvele gostermek icin balkona asan yigitlerin torunlariyiz. Biz ki erkek aldattigi zaman “erkektir yapar” diyen ninelerin torunlariyiz. Biz ki gelinle damat evine giderken damadin sirtina vura vura gonderen arkadaslariz.

Boyle sacma beklentilerin bulundugu, ahlakin iki bacak arasina indirgendigi, namusun darbeyle bile kanayacak bir zara bagli kaldigi, onur kelimesinin onursuzlarin agzina doladigi bir toplumun parcasiyiz. Namusu bacak arasinda arayan ahlak bekcileri, sizin el degmemis beyin zarinizi kim delecek?

Ikincisi ve bence daha onemlisi, erkeklerin erkeklik gururu adini verdikleri pis duyguya vermis(!) kiz sancisini yedirememeleri. Milyonlarca evladini atarken hayal dunyasinda yarattiklarini baska bir erkek o kiz uzerinde yapmisti(!). Kendi iktadarinin olmasi gereken yerde baskasinin da hukmu vardi. Olacak is mi bu? Aslinda budur altinda yatan sebep. Tohuma can veren kadinin kudreti bu kas yiginlarinda yoktu. Ah bosu bosuna dikilmedi butun o dikilitaslar...

23 Kasım 2010 Salı

Fibonacci Serisi-Source Code C++

//Bu program Fibonacci Serisinin elemanlarini istenilen eleman sayisi kadar bulur.
#include <cstdlib>
#include <iostream>

using namespace std;

int main(int argc, char *argv[])
{
    int ar[255];
    int sayi=0,sayac=0;
    
    ar[0]=0;ar[1]=1;                                    //serinin ilk iki elemanini dizide tanimladik
    
    printf("\nLutfen adim sayisi giriniz:");        //cout<<"\nLutfen adim sayisi giriniz:";
    scanf("%d",&sayi);                                 //cin>>sayi;
    
    sayac=0;
    while (sayac<sayi)
    {
      ar[sayac+2]=ar[sayac]+ar[sayac+1];   // Bu basamakta Fibonacci serisinin kurali olan
                                                               // kendinden onceki iki elemanin toplamini
                                                               // belirtiyoruz
      sayac++;
    }
    printf("\nSeri: ");
    sayac=0;
    while(sayac<sayi)
    {
    printf("%d ",ar[sayac]);                          //Bu basamakta ise seriyi teker teker
                                                                 //yazdiriyoruz
    sayac++;
    }
        
    printf("\n");
    system("PAUSE");
    return EXIT_SUCCESS;
}

21 Kasım 2010 Pazar

Burjuva Acimasi

Iki hafta kadar once Bilkent Universitesi ogrencileri bir kampanya baslatmislardi. Bu pet siselerin kapaklarini toplayip belli bir miktar elde edince bir engelli icin tekerlekli sandalye elde ediliyormus sanirim. Kampanyada cok yakin arkadaslarim da bulundu. Karakteri duzgun kisilerdir. Kampanya da cok iyi niyetli. Lakin o ogrenci toplulugunun goremedigi ya da dusunemedigi kavramlar var bu girisimin altinda. 

Facebooktaki sayfalarinda biraz asagilayici biraz igneleyici biraz da ogretici bir sekilde ne anlama geldigini aciklamaya calistim; ancak cok ilginc tepkilerle karsilastim. Neyse liseliliklerine veriyorum.

Oncelikle tarihe baktigimiz zaman bu tarz sosyal etkinliklerin ozellikle ticaretle zenginlesen ve yonetimde soz sahibi olmaya baslayan burjuvalarca, halkin yararina is yaptiklarini ve onlardan yana olduklarini gostermek icin fakirlere, sakatlara, evsizlere vs yardim cercevesinde faaliyetler duzenlenerek baslatildi. Fransiz Burjuva Devrimi'nden itibaren uretim iliskilerinin degismesiyle-yani kolelik duzeninden ucretli kolelige gecisle- beraber iktidarini saglamlastirmak icin cesitli yollara basvurdu. Demokrasi denen kavramin icini bosaltti, Lenin de dedigi gibi sadece kendilerine ozgurluk tanidilar. Eskiden hukumdarin Tanri'nin eli olduguna inanan halk cehaletin yavas yavas ortadan kalkmaya baslamasiyla yeni elit kesime inandi. Iste burjuvanin halki elde etme cabalarindan biri de sosyal yardimlasmadir. 

Burjuvalarin diline doladigi bir laf vardir. Dogada guclu olan kazanir. Insani vicdani olmayan diger canlilar icin bu dogrudur. Zayif dusen kaybeder. Akla ve vicdana sahip olan, evrimleserek gelisen insanoglu yeryuzunu daha yasanabilir daha insafli hale getirmek icin suni yollar uretmektedir. Kapitalist sistem, cografi kesiflerle somurdugu halklara simdi ulasma cabasinda. Bunun en guzel orneklerini Afrika kitasinda gormekteyiz. 

Bu sorunun kesin cozumu nedir? Bilimsel sosyalizmin kurulusundan itibaren tek cikar yolun mulkiyetin kaldirilmasi oldugu net bicimde yuzumuze vurulmakta. Para denen metayla insanin insana ustunlugunun olmayacagi, emegin ustunlugunun insanligin bekasi icin tek yuce deger oldugu halklar tarafindan anlasilinca gereken yapilacaktir.

Simdi bu Bilkentli arkadaslara sorarim. Herkese adalet herkese esitlik herkese calistigi kadar demek icin tum mulkiyetinizi elinizden aldik desek kabul edecekler mi? Tabi ki hayir. Sozde iyiliksever olan bu arkadaslar tarihte gordugumuz gibi kaplan kesilirler. Her zaman ki argumanlari olan, insanlar esit dogmaz, nerde demokrasi bidi bidilarini yapacaklar. 

Vicdaninizi bu tarz yollarla rahatlatmaktan artik vazgecin. Insanlarin iyiligini dusunuyorsaniz daha gercekci, somut, bilimsel yollara basvurun. 

20 Kasım 2010 Cumartesi

Baslarken

Ilk bloguma baslarken ilk etapta nelerle ilgili yazacagimdan bahsedeyim. Tipik flozoflarin yaptigi gibi hayati ve dunyayi anlama amaci goren bu sahsiyet, toplumda var olan tum degerlerle ilgili gozlem, dusunce, ironi, saldirma vb butun hareketlerde bulunacagim. Daha once bu yaziyi gormustum ya da okumustum gibi tepkiler dogurabilir. Dogrudur. Bir kac yerde yaziyordum. Insanin fikirlerinin degismesi cok zor oldugundan paralel dusunceler savunabilirim. Bu toplumda olan degerler nelerdir diye soru akla geliyordur. O gun beni etkileyen ya da bir an olsun aklima gelen her sey olabilir. Ayrica siyaset, iktisat gibi konularda cok uzman fikirlerim olmasa da arada dokunduracagim.

Sadece bu tarz sacmaliklarla mi dolduracaksin sorularini duyar gibiyim. Bunun disinda Makine Muhendisligi okudugum icin ise yarar teknik bilgilerde sunacagim. Catia severler muhakkak takip etsin guzel yazilar ve ise yarayacak bilgiler koyacagim. Bir suredir C++ uzerinde calisiyorum bununla alakali yaptigim programlari da koymaktan geri kalmayacagim.

Ilk yazi icin bu kadarlik yeter. Buradan farkli bir bakis acisi yada ulan herif tam bir liseli ergen cikarmasi yaparak uzaklasabilirsin. Bu tamamiyle sizin yaklasma biciminize kalmis. Iyi bir cocuk olursaniz belki sirinleri bile gorebilirsiniz.